Özel Bir Hastanenin Acil Servisinde Yakın Zamanda Başımdan Geçen Bir Olay:
19
Mart akşamı 200 büyük tansiyon ve nefes alamama şikayetiyle Babamı Şişli’de
bulunan güvenilir bir hastanenin acil servisine götürdük. Acile yatırdılar. O sırada
başka bir hasta geldi. Apandisit olabilir, patlarsa diye önce onunla
ilgilendiler. 10 dakika kadar sonra babamın yanına geldi doktor. Babamın kulakları %50 az işitir ve
konuşmaları hep bana yaptırır. Ayrıca ne ilaçlar kullandığını bilmez. Bazen sadece
o anki sıkıntısını söyler ve diğer hastalıklarından hiç bahsetmez (çok
hastalığı var ve bazı ilaçlar ters etkileşim yapabildiğinden ve mevcut hastalığı
menfi yönde ilerletebileceğinden bu konuda doktorları hep uyarmaya çalışırım.).
O yüzden kısaca sorunu anlattım. Diğer hastalıklarını ve ilaçlarını söyleyemeye
fırsat vermeden bana dışarı çıkın dediler. Kendimi ifade etmeye çalıştım ama
nafile. Neyse endişeyle çıktım. çok endişeliyim çünkü babamın tansiyonu hiç 200'lere çıkmamıştı. Röntgen ve EKG çektiler. Ativan verildi.
Oksijen maskesi takıldı.
Ben
bu arada doktorunu aradım. Bana olası sebepleri söyleyip ki bunlardan biri de daha
önce de geçirdiği pulmoner emboli; kandan bakılması gereken bir kaç tahlil ismi
söyledi: D-Dimer, por-BNP, Bun, Sodium, Potasyum, Kan sayımı, Kan gazları.
Acildeki
doktora zar zor ulaşıp bunu anlattım. Bana cevabı aynen şöyle oldu: ''Yapamam,
yasak. Yeni genelge geldi.'' Ben de SGK kapsamında yapmayın, ben ücretini
ödeyeyim ama lütfen yapın dedim. Olmaz dedi. Ben haliyle çok üzgün ve
endişeliyim. Eksik bir şey yapılmasından korkuyorum. Doğal olarak gerginlik
yaşandı. Lütfen diyorum yalvarıyorum, bakın başka bir hastaneye gitmek zorunda
kalacağım, hastayı yormuş olacağız zaten kötü durumda diyorum ama nuh diyor
peygamber demiyor.
Bu
arada 3 gündür kalça ve dizinde şiddetli ağrısı vardı. Zaten Ortopediste
gidecektik. Yürümesi de çok zor olduğundan bir daha yormayayım diye hazır
hastaneye gelmişken Ortopedi Doktorunu çağırdım. Ücretini ödeyeceğim zaten.
Allahtan bir doktor nöbetçiymiş. Sağolsun hemen geldi. Röntgen istedi. Tamam
dedik… ve beklemeye başladık. Tam 45 dakika hasta insanı beklettiler. Niye röntgen
çekmeye götürmüyorsunuz diyorum, kem küm kaçamak cevaplar…Bir anlam veremiyorum
tabii. Diğer yandan babam ne bekliyoruz diyor. Onu yatıştırmaya çalışıyorum.
Sonra
Ortopediste gidip söyledim, yine geldi ve neden çekilmiyor röntgen dedi. Acil
doktoru demez mi ben kaşemi bastırtmam. Ortopedist de hasta parasını ödeyecek
dedi. Acil doktoru yine bana kaşemi bastırtmam dedi. Ben kalakaldım öylece…sonra
asık suratlarla binbir güçlükle röntgeni çektiler. Ve biz evimize geldik. Bu arada not düşeyim: zengin olduğum için parasını öderim demiyorum. Sadece ve sadece canım babamın sağlıklı yaşaması için her şey... Borç da bulmaya çalışırım ama yine de tedavisini yaptırmaya çalışırım.
Ertesi
gün paramızı ödeyerek doktorumuzun istediği tahlilleri yaptırdık ki aman Tanrım…
Babam kalp yetmezliği yaşıyor ve 4. Evre… çok kritik, son evre yani… doktorumuz hemen
hastaneye yatırdı o gün. 1 hafta hastanede tedavi oldu. Şimdi çok şükür iyi. Prof. Dr. Turhan Ece 'ye ve Prof. Dr. Fehmi Mercanoğlu 'na teşekkürü bir borç bilirim. Prof. Dr. Ece 'yi 7 senedir tanırım. Dahiliye bilgisi çok derin olan Göğüs Hastalıkları doktorudur. Prof. Dr. Mercanoğlu ile yeni tanıştık. İyi ki de tanıştık. Çok bilgili ve iyi bir doktor.
Ancak
yaşadığımız olay sağlık sisteminde hangi noktaya geldiğimizi çok güzel
gösteriyor. Güya herkes çok memnun.. Diyorlar ki özel hastane acilleri bedava… İstediğiniz
şekilde gidin. Gittim işte… Ne oldu? Hayati tehlikesi olan bir hastaya kan
tahlili bile yaptıramıyoruz parasını ödesek bile.
Dün Muhabbet Kralı’nda konu Alzheimer idi. Benim doktorum olan Prof. Dr. Engin Eker de ordaydı. 1996'dan beri tanırım. Hem insan olarak hem de doktor olarak mükemmeldir. Hem psikiyatrist hem de nöroloji doktorudur. Ailem ve arkadaş çevremden bir çok kişi ona gitmiştir ve çok memnun kalmıştır. Ancak kendisi çok konuşamadı programda. Okan'a çok tvit attım o konuşsun diye ama olmadı :)
Okan Bayülgen bir anısını anlattı. İtalya’da
eşi hastalanmış, hastaneye gitmişler falan filan… Tedavi olmuş. Çıkışta para
ödeyecek.. Ne parası demişler. Burada hastane bedava. Aynı şekilde İngiltere’de
de öyle. Biz de Eczanelerde Paris modelini örnek alacakmışız. Hastanelerde
İtalya modelini örnek alsak ya.
Program biterken telefonla bağlanan Fatma Hanım'ın hikayesi ise yürekleri dağladı. İşte Yurdum insanının durumu...
Diğer
yandan son günlerde yaşanan doktorlara yönelik şiddet olayları… Akıl sır
ermiyor olanlara. Çareyi sabıkalıların acillere alınmamasında bulmuşlar…
Sabıkalılar ölmeli mi? Sabıkalılar mıdır sadece doktora şiddet uygulayan? Yoksa cehalet midir? Sistemin
çarpıklığı mıdır?
Bir
insan doktor olabilmek için yıllarını adıyor. Amacı insanları ölümden kurtarmak
ama biri geliyor onu öldürüyor. Öldürmemek için kendi ölüyor… Buradan Dr. Ersin
Arslan’a bir daha Allah’tan rahmet ve sevenlerine sabır diliyorum.
Bir
de doktor için diyorlar ki yanlış teşhis koydu. İyi de günde 100 hastaya bakan
doktor, yoğun bakımda 48 saat nöbet tutup (Ege Üniversitesi’nde gözlerimle
gördüm) bir de üstüne mesaisini tamamlayan doktor biyonik adam mıdır? Bunu sorgulayan
hiç yok nedense.
Sağlık
sektöründe eksik çok, yanlış çok. Ama bu öyle bir sektör ki hata kabul etmez. İnsan
canı bu kadar mı değersiz bu ülkede? İnanın kahroluyorum… Çok üzülüyorum.
Bir
de TAM GÜN YASASI var. Profesörlerin hasta
bakması yasaklanıyor. İyi de asistanlar ve uzman doktorlar tecrübeyi nasıl
kazanacak? Eğitimleri ne olacak? Şu anda en iyi doktorları buluyoruz
annelerimiz, babalarımız için. Pekiyi biz yaşlanınca halimiz ne olacak? Eğitimini
alamamış doktor hastayı nasıl iyileştirecek?
Devlet ve Üniversite hastanelerinin binalarının durumuna, tıbbi cihazlarının eksikliğine, hastaların ilaç ve tedavi masraflarının karşılanması konusuna ise hiç girmiyorum. Yaşayan bilir ancak…
Sağlıkta hem doktor, hem hasta hem de tüm sistem açısından sağlıklı bir devrim yapılması dileğiyle...